Yaşlılığa Uyum Sorunları

Yaşlılığa bağlı psikolojik değişiklikler ve yaşlılarda sık görülen psikiyatrik hastalıklar

1. Ruhsal Açıdan Yaşlılık
Yaşlılık, insanın doğumla ölüm arasında geçen çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık olarak sıralayabileceğimiz yaşam dönemlerinin sonuncusudur. Her canlı için, yaşam sürecinin son ve kaçınılmaz bir dönemidir. Yaşlılık dönemi 65 yaş ve üzeri olarak kabul edilir.

Son yıllarda tıbbın gelişmesi, bireyin kendine ve yaşamına daha fazla değer vermesiyle ortalama insan ömrü uzamış, dünyada yaşlı nüfusu artmıştır. İnsan hayatı doğum öncesinden ölüm sonrasına kadar bir bütündür. İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, psikososyal ve sosyoekonomik şartlara, yaşama biçimine, geçirilen hastalıklara ve bireyin yaşlılık dönemini algılamasına bağlı olarak değişir. Yaşlanma bedensel, ruhsal, zihinsel ve toplumsal değişimlerin yaşandığı bir süreçtir. Yaşlı bireyin yaşadığı bu değişimlere uyum sağlamasını ve kendi potansiyellerini geliştirmesi için yardımcı olmak önemlidir.

Psikolojik Yaşlılık: Gelişim sürecinde deneyimlerin artmasıyla oluşan davranış değişiklikleri ve davranışsal uyum yeteneğindeki yaşa bağlı değişimlerdir. Anılarda yaşama, geçmişe özlem, geçmişe takılıp kalma, geçmişten kopamama da bunun içindedir. Geleceğe güvensizlikten kaynaklanan korku, kaygı ve üzüntü gibi duyguların tümü psikolojik çöküntü yaratır.

1.1. Yaşlılıkta Ruhsal Özellikler
Yaşlılık döneminde bireyin fizyolojik ve psikolojik uyum gücü oldukça azalır. Ama yaşlılık, bütünüyle bir “gerileme” dönemi olarak düşünülmemelidir. Gençlerdeki parlak zekaya karşın yaşlılarda da kuvvetli bir muhakemenin bulunduğu bir gerçektir, iyi bir muhakeme ancak tecrübe ve öğrenmeyle kazanılabilir.

Yaş ilerledikçe, bireylerde ruhsal açıdan birtakım değişiklikler meydana gelmektedir. Yaşlılığın ilk belirtisi, eskiye olan özlemin gittikçe artması ve yaşlanmaya başlayan bireyle genç nesiller arasındaki mesafenin açılmasıdır. Her gün çeşitli yeniliklerle ve olaylarla karşılaşan ve bu yeniliklere uyum sağlayamayan yaşlı insanlar eskiyi her zaman özlem duyarlar. Gün geçtikçe yaşama dair her yeni şey, yaşlı bireyi ürküttüğü için alışkanlıklarını değiştiremez ve yeni durumlara uyum sağlayamaz. Ona göre, her gün daha kötüye gitmekte, toplum ve genç nesil ahlaki bakımdan yozlaşmaktadır. Artık küçüğün büyüğe hürmeti kalmamıştır. Fakat bunları söylerken kendisinden bir nesil öncekilerin de kendisi için ayni şeyleri söylemiş olduklarını unutur. Bu düşüncede olan yaşlı bireyler, kendilerini dış dünyadan soyutlar ve daha fazla içe kapanırlar. Bu adaptasyon bozukluğu, zamanla ilerlerse yaşlılık bunamasının belirtilerinden biri olan neofobi (yenilik korkusu) ortaya çıkabilir. Artık yeni ve alışamadığı her şeyden dehşet duyarcasına korkan yaşlı birey, bir türlü eski alışkanlıklarını terk edemez hale gelir.

Yenilikten kaçan yaşlı bireyde hafızada yıkılma dikkati çeker. Yakın olaylardan başlayarak her yeni hatırayı da unutmaya başlar. Bu hafıza bozukluğu, yaşlılık bunamasının da en belli başlı klinik belirtilerinden biridir. Örneğin, dün evine gelen misafirleri, akşam ne yediğini, bu sabah nereye gittiklerini unutan yaşlı birey, 40 sene, önce yaşamış olduğu olayları bütün detaylarıyla anlatır. Bu durumdaki yaşlı bireyin yakınları, çoğu zaman onda bir hafıza bozukluğu bulunduğunu kabul etmek
istemezler.

Yaşlının iç dünyasına kapanması ve içe dönük bir yaşam sürmesi, duygulanım durumunu da bozar. Bu durum yaşlı bireyleri benmerkezci davranmaya yönlendirebilir. Paraya ve maddi şeylere karşı olan düşkünlüğü, bağlılığı artabilir, geçmişte var olan ancak kontrol edebildikleri cimrilik, tutuculuk gibi kişisel özellikleri, yaşlılık döneminde kontrolsüz olarak tekrar edebilir. Benmerkezci davranışların görüldüğü yaşlı insanlarda kendinden başkasına önem vermeme, yalnız kendini sevme,
yaşama gücü ve isteğinin azalması gibi duygusal duyumlarında azalma olur.

Ölüm korkusu, gelecekle ilgili endişeler, çocukların evden ayrılması, eşin veya yakın çevreden birinin ölmesi, güven azlığı, şiddete maruz kalma korkusu, emeklilik sonrası maddi imkânların kısıtlanması vb. gibi hususlar da yaşlı bireyin duygulanım durumunu bozmakta, yalnızlık ve yabancılaşma duygularını arttırmaktadır. Yaşlılıkta meydana gelen kayıplar, stresler, krizler, emeklilik, dulluk, hastalık, fiziksel gücün azalması, duyu kaybı, toplumsal statüdeki değişiklikler ve yaşam standardındaki değişmeler gibi etkenler karşısında her yaşlı aynı tutum ve davranışı sergilemez. Bu tip etkenler karşısında yaşlı insanlar yaşam deneyimleri ve kişilik özelliklerine göre tutum ve davranış geliştirirler. Bu dönemde ölüm gerçeğinin varlığı kuvvetle hissedilir. Yaşlı birey varoluşunu ve ölümü anlamlandırma çabasından dolayı dini değerlere kolaylıkla bağlanabilir. Yaşlılığın getirdiği sorunlar, hastalıklar, yalnızlık duygusu, yetersizlik hisleri, diğer taraftan gençliğin ve güzel günlerin özlemi ile ölüme yaklaşmanın bilincinde olma gibi zihinsel ve duygusal karmaşa içindeki bireyin ümit ve tesellisi inançları olur. Bazı yaşlılar, geçmişteki yanlışlarından dolayı yaşadıkları suçluluk duygularını azaltabilmek amacıyla dini davranışlar sergileyebilirler.

Yaşlılıkta Ruhsal Sorunlara Yol Açan Faktörler

Yaşlılık dönemiyle ilgili kalıp yargılar
Yaşlanmayla ortaya çıkan biyolojik değişimler
Yaşlanmayla ortaya çıkan sosyal değişimler
Yaşlanmayla ortaya çıkan psikolojik değişimler

Sohbeti Aç
Sorularınız mı var?
Şahin TORGUT'a Ulaşın..
Merhaba
Yardıma mı ihtiyacınız var?